SAMAN EV
Bu saman balyalarıyla ev yapma hikayesinden
haberim var bir müddettir. Hem Türkiye’de yapılmış bir örneğini gördüm yakından
(workshop uygulaması, minik, tek göz bir kulübeydi), hem de internetten çok daha
komple yapıları inceledim. Yapısal özellikleri, doğal ve geri dönüşümlü malzeme
kullanımı, enerji verimliliği vs., her yönüyle anlam ifade eden evler. Yine de,
kim yapacak, doğrusunu becerebilir miyiz, kışın karına soğuğuna dayanır mı türü
bir alay soru işareti nedeniyle ‘gel, kulübe yapacaksan ağaçtan ve/veya taştan vazgeçme’
eğilimim vardı açıkçası. Sonra Özlem ve Barış girdi aklımıza. Datça’da bir
bölümü saman balyasından bir ev yapacaklarını, evi Zeynep’in çizdiğini, ve
İstanbul’da yaşayan bir Fransız’ın da inşaatı üstleneceğini söylediler.
Birkaç gün sonra hep beraber kalktık
Julien’in yaşadığı Mahmut Şevket Paşa köyünde, bağ bahçe içindeki evine gittik.
Aynı akşamüstü eve, kulübeyi samandan yapma ve Julien’le çalışma kararını almış
olarak döndük. Bu karardaki ana etken, işin tekniği üzerine edindiğimiz bilgiden
çok, Julien’in sevecen, olumlu, ve bir Fransız’dan beklenmeyecek derecede mülayim
karakteri oldu, itiraf olunur. Kisa bir tarif; yaş otuzbir, boy bir doksanyedi,
ve malesef sonradan öğreniyoruz ki, dağanıklık binbeşyüz :)
Tanışmadan birkaç gün sonra, İstanbul’daki
işim bürokratik bir engelden ötürü 15 gün durunca, kulübenin yapımını başlatma kararı
aldık. Apar topar çizdiğim bir planla, bir hafta sonra araziye gidip, Julien ve
oluşturulacak ekibin kalacağı kamp yerini kurmaya başladık.
Gerisini ‘inşaat’ başlığı altında
anlatacam.
YERLEŞİM
Kulübeyi yapacağımız toprak parçası, dört
tarafı ağaç ve ormanla çevrili bir arazi. Tüm kuzeyde meşe ormanları, diğer
sınırlarda da geniş ağaç koridorları
var. Arazi içinde de kısım kısım meyve ağaçları mevcut. Çok hoşumuza giden bir
tabiat. Buraya kadar herşey güzel. Fakat bir terslik var, o da eğimin tüm Güney
yakadan, Kuzey ve Kuzey-Doğu yönünde her 5 mt’de 1 mt düşerek devam etmesi.
Eğimli araziyle hiçbir derdim yok. Bilakis. Fakat terslik, eğimin Güney’den
Kuzey’e olması. Tersi olsa, yerleşimi çok düşünecek bir durum yok; daya evin
sırtını Kuzey ormanlarına bitsin gitsin. Ama bizde bunu yaptığında, arazinin en
alçak noktasından, yokuş yukarı bir bakış açısı oluşuyor. Öyle yapmayıp Güney
yakaya koysan, manzara durumu nefis, fakat kışın evi ısıtamazsın. İyi düşünmek
lazım.
İlk iş, tarlanın düz ve dikensiz bir
alanına çadırları kurmak oldu. Sonraki birkaç günü, mevsimsel güneş açıları, kış
şartlarına uygunluk, yıldızlara hangi köşeden bakarız türü şımarıklıklar da
dahil, çalışılacak atölyeyi, kalınacak kampı ve kulübeyi nerelere kondurmalıyız
sohbetleriyle geçirdik. Hepsi (ve özellikle kulübe) birkaç kez yer değiştirdi,
sonunda kararı verdik. Hem çok ortalıkta olmasın, hem de doğru yer ve yönde
olsun düşüncesiyle, ev için arsanın batı yakasında, sırtını bir nebze kuzeye
vermiş bir yerleşim seçtik. Manzara olarak da, hem hoş bir orman görüntüsü hem
de arazi derinliği yakaladık sanıyorum. Kararın doğruluğunu ilerki mevsimler
belirleyecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder